Günümüzde internet ve sosyal medya, hayatımızın her anına nüfuz etmiş durumda. İlaçlardan günlük sorularımıza, merak ettiğimiz her konuda internete başvuruyoruz. Bu durumun olumlu yanları olduğu gibi, olumsuz etkileri de var. Özellikle, İslam ve Müslüman değerlerine yönelik sistematik bir saldırının artmakta olduğunu gözlemliyoruz.
Bazı grupların, İslam’ı kötü göstermeyi amaçlayan planlı bir çaba içinde olduklarını, paylaşımlarındaki benzerlikten anlayabiliyoruz. Bu çevreler, Kur’an’daki ayetleri bağlamından kopararak veya Peygamberimizin hayatını yanlış anlatarak İslam’ı çelişkili göstermeye çalışıyor; uydurma hadislerle İslam’ın değerlerine saldırmayı hedefliyorlar. Yalnızca İslam’ı eleştirmeyi değil, doğrudan İslam’ın itibarını sarsmayı amaçlayan bu grupların, ülkemizde geniş bir etki alanına sahip oldukları da aşikâr.
Bu paylaşımlar, “düşünce özgürlüğü” adı altında yapılıyor ancak İslam’a yönelik bu saldırılar, aslında düşünce özgürlüğünün sınırlarını çoktan aşmış durumda. Farklı troll hesaplar açarak, her gün onlarca gönderi paylaşıyor ve gündemi manipüle ediyorlar. Müslümanları hedef alan yanlış bilgilendirme ve önyargı içerikli paylaşımlar, birçok platformda sıklıkla karşımıza çıkıyor.
Medyanın çifte standarları
Bu kişiler, İslam’ı savunan hesapları gördüklerinde, organize bir şekilde bu hesapları şikâyet ederek kapattırmaya veya itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Hatta medya platformlarının da bu kişilerle aynı çizgide hareket ettiğini görmek mümkün; birçok sosyal medya platformu, İslam karşıtı içerikleri öne çıkarırken İslam’ı savunan içeriklere karşı kısıtlamalar getiriyor. Geçtiğimiz günlerde, yalnızca #islam etiketi içerdiği için paylaştığım bir video yayından kaldırıldı. Bu örnek bile, sosyal medya platformlarının tarafsız olmadığını gözler önüne seriyor.
Diğer yandan, bir imam hata yaptığında, medya bunu büyük bir haber olarak paylaşır ve sürekli gündemde tutmya çalışır, aynı hatayı yapan kendileri ve kendileri gibi düşünenler olunca ise aynı duyarlılık gösterilmiyor. Biz müslümanlar ise bize yapılan bu saldırıda onların kendi silahını kullanmayıp susmamız ve olayları görmememiz ise çok düşündürücüdür.
İslama yapılan saldırılar sadece dışardan değil kendi içimizden de bir çok saldırı gerçekleşir. Hadisleri topyekün inkar edip Peygamberi yok sayanlar, İslamda ayrılık olması için bazı kanunları ve bilgileri reddedenler. Ayetleri hadisleri kendi çıkarları doğrultusunda değiştirenler de aynı grubun birer parçası olduğunu görüyoruz. Bu kişiler özünde İslamı savunuyor olsa bile aslında temel gaye islamı içten çökertme projesidir.
Bilimde ve Teknolojide Müslümanlar Neden Geride?
Günümüzde Müslümanlar olarak bilim, teknoloji, sağlık ve kimya gibi alanlarda etkili bir konumda değiliz. 1000 yıl önce yaşamış Müslüman bilim insanlarıyla övünüyor ancak günümüzde öne çıkan bilimsel çalışmalarda kendi adımıza pek bir şey bulamıyoruz. Kullandığımız yazılımlar, telefonlar, ilaçlar ve daha pek çok ihtiyaç başkalarının üretimi. Oysa bir gün bu hizmetlere erişimimiz engellense, elimizde kullanabileceğimiz bir altyapımız dahi kalmayacak. Başkalarına bağımlı olmak, özgürlüğümüzü ve kutsal değerlerimizi de bir anlamda rehin vermek demektir.
İslamı sadece cumadan cumaya camiye gitmek, Bir şey gördüğümüzde Maşalah demek onun dışında hayatımızın hiç bir yerinde konumlandırmayıp aslında bu gerilemeyi bizimde sebebiyet verdiğimiz görülmektedir.
Bu sistematik saldırılar, özellikle gençler arasında etkisini göstermekte; deizm ve ateizm hızla yayılmaktadır. Bizler, sadece yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. Müslümanlar olarak, Peygamberimizin zamanında Müslümanlara yönelik saldırılarda gösterilen o yekpare dayanışmayı ve birlik ruhunu yeniden kazanmalıyız. Savunmaya çekilmek yerine İslam’ın güzelliklerini ve evrensel değerlerini anlatmak, bizim dini bir sorumluluğumuzdur.
Müslüman asla “Bana ne” diyemez. İslam’a yapılan saldırılara karşı herkes, bilgi ve imkanları ölçüsünde bir şey yapmalıdır. Kimimiz video çekebilir, kimimiz konferans verebilir, kimimiz ise kitap yazarak İslam’ın mesajını anlatabiliriz. İslam’ı savunmanın bizim omuzlarımıza yüklenmiş bir sorumluluk olduğunu bilmeli, İslam’ı doğru anlatmanın önemini unutmamalıyız. Unutmayalım ki İslam, insanlığa sunduğu evrensel değerlerle herkesin gönlünü kazanmayı hedefleyen bir dindir ve bu mesajı doğru bir şekilde iletmek de biz Müslümanların görevidir.