Kur’an Işığında Çoklu Evrenin İzleri

İçinde yaşadığımız evren, aslında birbiri içine geçmiş çok katmanlı kozmik bir yapıdadır. Herhangi bir yöne baktığımızda gördüğümüz, sadece evrenin belirli bir kısmıdır ve buna “Gözlemlenebilir Evren” deriz. Bu gözlemlenebilir evrenin çapı yaklaşık 93 milyar ışık yılıdır ve varlığımızın bu devasa yapı içinde aslında ne kadar küçük bir yer kapladığını anlamamıza katkı sağlar.

Kur’an, evrenimizi tanımlarken “yer ve gökler” terimlerini kullanır ve göklerin 7 kattan oluştuğunu haber verir. Yani içinde bulunduğumuz evren, aslında sınırları olan, iç içe geçmiş 7 katmandan meydana gelmiş bir yapıdadır. Her ne kadar büyüklüğü akıl almaz derecede büyük olsa da, Kur’an’ın Rahman Suresi’nde işaret ettiği gibi, “Ey cin ve insan toplulukları! Eğer göklerin ve yerin sınırlarını aşıp geçebilirseniz, hemen geçin. Ancak üstün bir güç olmadan geçemezsiniz.” (Rahman, 55:33) ayeti, bu evrenin bir sınırı olduğunu ve bu sınırın aşılmasının oldukça zor olduğunu belirtir. Bu da gözlemlenebilir evrenin ötesindeki katmanların ve evrenlerin varlığını, onlara erişebilmek için ise çok üstün bir güce ihtiyaç duyulacağını vurgular.

Öte yandan, bilim de evrenin ötesindeki diğer varlık katmanlarını gözlemlememizi mümkün kılacak ışık veya enerji kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle, başka evrenlerin gözlemlenmesinin çok zor olduğunu belirtir. Kur’an bu konuya ışık tutarak, içinde bulunduğumuz evren katmanını şöyle ifade eder: “En yakın göğü kandillerle süsledik.” (Mülk, 67:5). Bu ifadede, en yakın katmanın yıldızlar ve galaksilerle bezendiği, diğer göklerin ise uzaklaştıkça gözlemlenemez hale geldiği anlamı çıkar. “Sonra, iki günde göğü yarattı ve onun içine kandiller yerleştirdi.” (Fussilet, 41:12) ayetinde de, bizim gözlemleyebildiğimiz evrenin yalnızca bize yakın katman olduğunu ve sınırları aşmanın zorluğunu ifade eder. Diğer katmanlar ve diğer evrenler bize çok uzak olduğu için, bu katmanlarda ve evrenlerde var olan ışığın bize ulaşması milyarlarca hatta trilyonlarca yıl süreceğinden onları şuan görmemiz mümkün değildir. Diğer bir tabirle diğer katmanlardaki ışık henüz dünyamıza ulaşmadığından onları görmemiz imkansızdır.


Diğer Evrenler: Cennet ve Cehennem


Kur’an, cennet ve cehennem hakkında verdiği bilgilerle, bunların da içinde bulunduğumuz evrenden farklı zaman ve yasalarla var olan başka birer evren olduğunu işaret eder. Yaşadığımız evren, zamana bağlıdır ve her şey eskimeye, yaşlanmaya ve nihayetinde yok olmaya doğru sürüklenir. Cennet ve cehennemde ise durum farklıdır. Cennet, yaşlanmaya veya yıpranmaya maruz kalmayan, sonsuz gençlik ve dirilikle dolu bir evrendir. Zaman bu evrende ilerlese bile, eskimeye neden olmaz; bu, cennetin şu anki fizik yasalarından farklı olan bir yapıya sahip olduğunu gösterir. Kur’an, cennetin 7 kat olduğunu ifade eder ve burada insanların hep genç kalacağını, meyvelerin bitmeyeceğini, yaşam şartlarının hep en üst düzeyde olacağını belirtir. Bir hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.v.), cennet ehlinden en alt mertebede olan bir müminin bile “dünya ve dünya içindeki her şeyin misli” kadar nimetlere sahip olacağını ifade etmiştir (Müslim, İman 312). Bu açıklamalar, cennetin iç yapısının devasa galaksiler veya gezegenler gibi bir yapı olduğunu ima eder.

Cehennem ise cennetten farklı, yıkıcı ve sonsuz azabın olduğu bir evrendir. Kur’an’da cehennem azaplarının bedensel olarak sürekli tekrarlandığını ve aynı zamanda aşırı sıcakların yanı sıra Zemheri soğuklarının da var olduğunu okuruz. Bu ifadeler, cehennemin kendine özgü fizik kurallarına sahip olduğunu ve zamansızlık içinde bir varlık sunduğunu gösterir. Kur’an, cehennemdeki azabın sonsuza kadar süreceğini belirterek, zamansız bir yapıda hapsolmuş bu evrenin kendi doğası gereği sonsuz bir varoluş sunduğunu işaret eder.
Kur’an’da Allah’ın sonsuz yaratma gücüne sahip olduğu ve O’nun ‘Alemlerin Rabbi’ olduğu ifade edilir. Her bir evreni ve varlık türünü birer ‘alem’ olarak kabul edersek, çoklu evrenlerin varlığı aslında Kur’an’da işaret edilmiştir.

Bilim ve Kur’an Arasındaki Paralellikler


Bilim dünyası da yıllardır bu konulara dair teoriler geliştirmeye çalışmaktadır. 2010 ve 2015 yıllarında, Avrupa Uzay Ajansı, Kozmik Mikrodalga Arkaplan Işıması haritalarını çıkardığında, 4500 kat daha parlak olan ve bilinen evrenle çarpışma ihtimali barındıran dairesel yapılara rastlamıştır. Bu bulgular, çoklu evrenlerin varlığına dair teorilerle örtüşmektedir. Öte yandan, kuantum fiziği ve sicim teorileri de atom altı parçacıklarının aynı anda birden fazla yerde olabildiğini göstererek, çoklu evrenlerin varlığına dair ipuçları sunar.

Sonuç olarak Kur’an, bilimle çelişmez, aksine bilimin açıklamaya çalıştığı gerçekleri asırlar öncesinde ifade eder. Yaşadığımız evrenin katmanlarının olduğu, kendine özgü bir başlangıç ve sonla birlikte var olduğu, bunun yanında farklı evrenlerin de kendi katmanları ve yasaları ile var olduklarını işaret eden ayetler, Kur’an’ın bilime olan uygunluğunu gösterir. Elbette her şeyin en doğrusunu Allah bilir; biz ise ayetlerin rehberliğinde O’nun bildirdiği kadarını anlamaya ve yorumlamaya çalışıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top